5 Ağustos 2016 Cuma

Japonyada ve başka yerlerde Go

Bir çinli şair “Dünya, kuralları gereksiz yer karmaşık bir Go oyunudur” der.

Aşırı sade: kare bir alan, sırayla konan taşlar: aşağı yukarı doğal olarak doğduğu söylenebileceklerin dışında hiçbir kural yok, Sonuç: Hoş bir baş dönmesi veren olasıklar, ince zeka, güzellikle dolu bir oyun. Go ne olursa olsun, açık ve saf, muhteşemliğiyle evrensel ve çok yakın bir tarihe kadar da milli bir oyunu idi,  Japonların.

AKTÜALİTE
Oyuncuları Japondur veya komşu ülkelerden gelmişlerdir: Çin ve Kore.Bütün bir yıl boyunca birbirleriyle karşılaşır ve büyük basın ve televizyon zincirlerinin finansörlüğünde düzenlenen turnuvalarda-ki unvanları elde etmek için yarışırlar. Fujisawa Shuko 57 yaşında değişmez Kisei* olarak, ihdas edildiği 1976’dan beri bu en büyük unvanın sahibi. Shuko, son yirmi yılın en büyük oyuncusu olarak, Go’nun bir numaralı ismi haline 50 yaşını geçtikten sonra geldi. Kendisine çok parti kaybettirebilecek meşhur rakiplerini eliyerek bu hale geldi.

Kendisinin sake'ye olan düşkünlüğünü inkar etmeyerek; "Bütün herkes günlerimi içkiyle geçirdiğim için,beni islah olmaz bir sarhoş olarak algılıyor. Fakat ben her sabah saat dörtte kalkar ve çalışırım. Bütün önemli turnuvalrın partilerini incelerim, ayrıca büyük ustalrın geçmişteki partilerini yeniden üretirim. Herhangi bir insandan daha fazla çalışırım."

En önemli rakiplerini tanıyalım.
Cho Chi kun  Koreli küçük harika, 25 yaşında, Kisei'den sonraki en önemlileri olan Meijin ve Honinbo unvanlarına sahip olmuştur. Cho henüz Shuko ile karşılaşmamıştır. Onun yenilmesi en zor oyuncu olduğu söylenir: kolay teslim olmaz.

Otake, stil sahibi, kırklarında, küçük ve canlı, Judan ve Gosei unvanlarının sahibi. Hızlı bir oyuncu, 'yenmek için en hızlı'. Kötü dönemleri olmuştur.

Kato, öldürücü, o da Tengen ve Oza. Otuz beşinde, Cho tarafından taltif edildi. Hiç kimse onun karşısına titremeden oturamaz.

Rin, Otake gibi 40'ında, Şangay Çinlisi, a la carrure, imposante, birkaç yıldır önemli bir unvan elde edemedi, fakat çoğu zaman finalist oldu. İki kere Shuko ile kapıştı, ikincisinde zafere çok yaklaştı. Hızlı zamnı 1970 ile 75.

Ishida, 34 yaşında, biligsayarcı, parti sonu uzmanı, 170-75 yıllarının en gözde oyuncusu. Otake, Kato, Rin ve İshida Kisei'nin iddialılarıydılar ve Fujisawa tarafından yenildiler.

Takemiya, 31 yaşında, Kisei'ye katılmadı, fakat iki kez Honinbo unvanını elde etti. Shuko'nun dediği gibi "son zamanlarda Go'nun ne olduğuyla ilgili bazı şüpheler duymaya başladı."

Sakata, nihayet, 60 yıldan beri kolay kolay kırılmayacak, 60'dan fazla unvanın sahibi oldu. Sakata "traş bıçağı",  taklit edilemez birinci isim, herkes tarafından tanınan büyük yetenek.

Bir kaç diğer 9-Dan'la birlikte, en üst seviyede, profesyoneller federasyonu tarafından kabul görmüş, aktüalitenin şöhreti, uzun ve hareketli bir tarhin mirascısı yaklaşık 500 oyunculuk küçük bir grup ortaya çıkar.  
Bu tarih şüphesiz Tibet'in yüksek yaylalarında ortaya çıkmış, oradan da Çin üzerinden Japonya'ya gelmiştir.

Edo, klasik çağ, 1600 ila 1867, Go'nun serpilme yıllarıdır. Meiji çağından ve Japonya'nın endüstrileşmesinden sonra, bir kriz ve zorluk devri başlar.

Modern Go, doğumu leg olan, Honinba'ların  sonuncusu Shusai tarafından 1938 de Go Federasyononunun kurulmasıyla birlikte yıllık turnuvalar ve oyunun uluslararasılaşması ile belirginleşen yeni bir dönem başlar.

*Önem sırasına göre 7 en büyük unvan şunlardır: Kisei, Meijin, Honinbo, Hudan, Tenzeg, Oza ve Gosei. 

KLASİK DÖNEMLERİN BİR TARİHİ


Bu dönemde, Dosaku (1645-1702), oyuncu olarak büyük başarı sağladıktan sonra, usta olarak oldukça mutsuzluk yaşadı.
Dosuka, 40 Honinbo, Go'nun azizidir.
Denilebilir ki, o dönemde, büyük oyuncuların çoğunun din adamı olması, aziz olarak tanınmalarında etken olmuştur.
Büyük hanedanlık evlerinin –spritüel miras ile oluşan- sayısı dörttür. 1610 yılına doğru Shogun'un desteğiyle oluşmuşlardır. Bu dört rakip: Honinbo, Inoue, Yasui, Hodokoro arasında, Go-Ban'da şiddetli karşılaşmalara ve onun dışında çeşitli manevra ve karmaşık çekişmelere yol açan , yüksek bir hükümet görevi olan Godokoro unvanı oluşturulmuştu.
Dosaku, üstünlüğü tartışılmaz, yenilmez Godokoro olarak evinin bayraklarını yukarılara taşıyacak bir halef aradı. Fakat seçtiği öğrencilerinin hepsi ondan önce öldü.
Bunlardan biri olan Doteki, 21 de öldü. Gene çok iyi bir Go oyuncusu olan Dosaku'nun kardeşi Dosetsu (1646-1719) da.
Fakat Dosaku Doteki'yi ona tercih etti, ve kardeşine telafi amacıyla, onun da Inseki unvanıyla kabul ettiği Inoue evinin yönetimini verdi.
Oteki ve Dosaku'nun diğer hassas müridlerinin ölümünden sonra, onu izlemek diğerlerine üstün gelen genç Dochi'ye (1690-1727) kaldı: Dosaku gücünün azaldığını hissettiğinde bu genç dahi henüz 12 yaşındaydı. 
Tam bu sırada Velasquez'in tablolarından daha soylu dramatik bir sahne teşekkül etti. Dosaku kardeşini çağırarak, ondan son bir dilek olarak, Inoue evinin yöneticiliğini geçici olarak bırakmasını ve kendini sadece Doshi'nin eğitimine vakfetmesini istedi ve ayrıca – Godokoro görevini süresiz olarak kendine maletmemesi, Dochi olgun hale gelince ona devretmesi hususunda diğerlerinin gözü önünde yemin verdirdi.
Fakat söz tutulmadı.
Dosetsu, genç harikanın eğitimini 5 yıl boyunca üstlendi, sonra öngörüldüğü gibi Inoue Inseki oldu; bir yıl sonra da- harikulade yüksek kalitedeki oyunculara verilen Meijin unvanıyla taltif edildi.
Dosetsu Inoue Meijin Inseki, Okinawa'dan gelen bir yabancı oyuncular kafilesini fırsat bilerek, diplomatik nedenlerle, onları bir yetkenin karşılaması gerektiği üzerinde durdu ve bu iş için Dochi'nin çok genç olduğunu ileri sürdü, yemine rağmen, bu yetke ancak kendisi olabilirdi. Dochi vekaleten verildiğini zannetiği için kabul etti. Fakat Dosetsu, Godokoro unvanını 1717 de ölene kadar taşıdı. 

Doschi ve Dosetsu arasındaki anlaşmaların gizemi.
Geleneksel olarak, yılda bir, evlerin temsilcileri Shogun'un şatosunda ve huzurunda bir kaç parti yaparlardı. Bu partiler uzun sürer ve bütün shogunlar fanatik Go oyuncusu değildi. Oldukça hızlı şatonun dışında da partiler yapılmaya ve yüksek otoritelerin nezdinde tetrarlanmaya başladı.
Bir düşüş takip etti. Şatonun dışındaki partiler önceden düzenlenmiş ve içindekiler çifte olarak taklit edilmeye başlandı.
Dosetsu'nun ölümünden sonra Dochi'nin karşılaştığı durum budur. Diğer oyuncular onun Godokoro olmasını istememişlerdir.   Dochi onları gerçeğine oynamaları için tehdit edince ve birkaç terbiye edici deneme sonucu evlerin yaşadığı panik hemen anlaşmazlığa son verdi ve Dochi 31 yaşında hem Meijin, hem Godokoro oldu. Ağzından bu noktada küçük bir cümle çıktı: "evet, fakat on yıl geç oldu".
Bu öykü çok değişik yorumlara neden oldu. Honinbo evi,  ölümünden sonra Dosetsu'yu çok eleştirdirdi. Daha sonra Dosaku'nun talebinin de biraz abartılı olduğu sonucuna varıldı.
Dosetsu ve Dochi bu vekalet ilişkisini neden kabul ettiler? Nazik hipotezlerden biri Dochi’nin Dosaku’nun gayrimeşru çocuğu olduğudur. Bu yüzden Dosaku Dochi’nin kendi halefi olmasını istemiştir.
Doshi’nin kendi açısından ustası ve belki de amcası olan Dosetsu’ya karşı bir borcu vardı; bir oyuncu olarak Dosetsu’nun yeteneklerini ve ona karşı bir haksızlığa yolaçtığını biliyordu. Vekalet biraz uzun sürmüş ve Dosetsu’nun atanmasından onbir yıl sonra geldiği ve kendisinin on yıl gecikmeden bahsettiği göz önüne alındığında bir yıl içinde omuzlarını yeterince geniş hissettiği ve içten içe kendini yediği kabul edilebilir.
  



SINIRLARIN DIŞINDA GO

Duvarların dışındaki Go oldukça yenidir. Birkaç maceraperst, gözüpek denizciler, diplomatlar, ve yazarlar ve özellikle geçen yüzyılın sonlarında kendini bir kitaba adayan Alman Korschelt bu oyunun Avrupa’daki ekicileridirler.  İyi satranç oyuncusu Edward Lasker, fakat başka yerlerde Go’ya başlayan Emanuel ile karıştırılmaması gerekir, bir başka velidir. Amerika’da Japon göçmenler oyunun yayılmasına katkıda bulunmuşlardır.
Avrupa Şampiyonası 1957 de ihdas edilmiş ve on yıl boyunca Almanya’nın ev sahipliğinde yapılmıştır; daha sonra Fransa 1969 da ilişkiye geçmiş veM.Lim Yoo Jong’un elinde yetişmeye başlayan üç kişiden biri olan Patrick Merisert-Coffinières 1976 da Avrupa Şampiyonu olmuştur.
Daha sonraki on yılda gelişmeler ağır olmuştur. Şimdi bütün Avrupa ülkelerinde ve beş kıtada ciddi Go oynanmaktadır. Amatörlere tahsis edilen bir dünya şampiyonası 1978 de ihdas edilmiş ve Tokyo her sene daha fazla temsilciyi kabul eder hale gelmiştir.
Michael Redmond, 18indeki deki Amerikalı, 1981 de profesyonel oldu.
Go artık bir Japon imtiyazı değil, Çin'den gelen acil tehdit veya dişleri daha uzun ve keskin genç kuşak var. Uluslararası Go Federasyonu, sonunda her zaman olduğu gibi genç bir Çinli’nin götürdüğü, 40 Dünya Amatörler Şampiyonluğu sırasında 1982 de, Sakata’nın başkanlığında,kurulmuştur.

Aynı yıl Çinliler, Japon oyuncularla dostluk partilerinin dışında da karşılaşmalarını sağlayacak profesyonel bir sistem oluşturmuşlardır.

Avrupa’da, Schemper ve Van  Zeijst yönetimindeki dalga dalga yayılan hareket, özellikle okul çocukları üzerine yoğunlaşmış organizasyon çabaları, İngiltere de olduğu gibi Fransada da henüz daha emekleme devresinde: mamafih büyük şehirlerin ve diğer küçüklerin bazı klüpleri var. İlk profesyonel fransız şampiyonlar doğmuş olmalı ve bunlar, her kim olursa olsun onunla eşit güçte yarışabilecekler bir yerlerde gizleniyor olmalı: ilk 9-Dan* kendiliğinden bir kuşağın ürünü olmayacaktır.

21 Mart 2016 Pazartesi

ÇEVİRİDİR
"GO VE SATRANÇ
Karşılaştırma ayartıcı ve kaçınılmaz olmasına rağmen ürkütücüdür de. Eğer bir satranç oyuncusu Go oynamayı öğrenirse birinci başına gelecek oyunu unutmasıdır. Belki ikinci gelecek olan hatırlamak ve üçüncüsü satrançta daha hızlı ilerlemek için Go oynamaktır.
Evet! Kazaen dördüncüsü Go oynamak için satrancı bırakmak olamaz mı? Sinsi bir düşünceden uzak olarak, yavaş yavaş Satranç ve Go aracılığıyla geldiğim, tek bir nokta var; Go'da naif ve ayartıcı olanın öğrettiği Satrançta naif ve ayartıcı olanın çekimine kapılmamak olduğu. Tek yararlı etkisi bu değil şüphesiz. İki oyun birbirinden çok farklılar, gösterisel olarak da bu böyle, fakat biraz ilerlendiği zaman ikisiniin ortak soysal bağlantısı hızla görülür.
Önce farkları inceleyelim:
Saha: Satrancın tahtası küçük ve üzerinde çok fazla hareket ediliyor. Go alanı çok büyük; yavaş yavaş doluyor ve sınırlanıyor, ta kullanılabilir alan kalmayana dek.
Malzeme: Hepsi partinin başında hazır ve değiş tokuş sonucu yavaş yavaş ortadan kalkıyorlar. Taşlar birbirinden farklı ve tanım itibariyle değişik değerlere sahip: aceminin öğrenmesini zorlaştıran fakat görevini kolaylaştıran farklı hareket kurallarına sahip; onunla ne yapılacağı bilinmeyen aşırı özgürlüğe sahip olunan kodlanmış bir oyun.
Go taşları başlangıçta eş değerlere sahip; oyun sırasında onlara yüklenen özel değerlere sahip olurlar ve bu değerler sürekli değişime uğrar.
Oyunun amacı: Satrançta oyunun amacı yakın, rakibin ölümü, mattır. Go’da biraz daha iyisini yapmaktır, biraz daha fazla toprağa sahip olmaktır. Satrançta ufak bir avantaj kazanmaya yeterli değildir, onu yoketmenin binbir yolu vardır, fakat avantaj yeterliyse kendi kendine büyür.
Go’da avantaj çok küçük bile olsa, zafere yetebilir ve hatta, kurallarda uzlaşım sonucu, hiçlik tümüyle ortadan kaldırılabilir. Ayrıca, avantaj kendi kendine artmaz, onu muhafaza etmesini bilmek gerekir, ve bu oldukça zordur.
Go’da saha ve işgali amacı oluşturur ve rakibin -kısmi- yıkımı, Satranca karşıt olarak bir araçtır.
Oyunların yürüme biçimleri birbirlerinden o kadar farklıdır ki bazıları onların aralarında hiçbir ilişki olmadığını düşünerek, bir benzerlik aramanın hiçbir yararı olmadığını ileri sürerler; herşeyden önce Go, bilgilendirilmesindeki kem kümlerin ve üstesinden gelinecek zorluklar ne olduğu göz önüne alındığında, tamamıyla özgün olduğu görülecektir.

Fakat burada bir paradoks vardır. Bir öğe, biri diğerinde tümüyle olmayan bir kavram, arandığında bulunmaz. Eşdeğerlilik çoğu zaman doğrudan ve açık değildir, fakat onları bulmak için doğasını zorlama gerekmediğinde, mevcutturlar.

İsterse alan, zaman, stratejik ve taktik düşünce, problemler ve etütler, partinin safhaları, tehdit ve ifası, zorlamalı hamleler, inisiyatif seviyesinde olsun, parametreleri farklı da olsa, Go oyuncusunun ve Satranç oyuncusunun hareketlerini birbirine bağlayan açık veya gizli bir köprü vardır. Bu, her iki oyunun da karşılıklı değerini ortaya koyar. "